13 Kiloyu nasıl verdim ? Doğum kilosundan nasıl kurtuldum ?

    


    Herkese merhabalar.Öncelikle bu yazım umarım birçok kişiye ilham olur. Zayıflamak istiyorum ama bir türlü başlayamıyorum yada yapıyorum ama bırakıyorum hemen alıyorum diyorsanız yazım tam size göre.

    Ben 76 kilo ile hamile kaldım.Yirmi kilo aldım ve doğuma girdiğimde 97 kiloydum.Aslında çoğu ödem ve çocukmuş ve çıktığımda tam on kilo gitmişti.Ama dört sene 87 kilo olarak hayatıma devam ettim.Üç kilo verdim beş kilo aldım.hayatım böyle devam etti.Sonra dedim ki yeter artık.Ben kendime eziyet ediyorum.Daha yaşım 27 ben ne yapıyorum böyle dedim ve silkelendim. Arkadaşlar kilo sorunu kesinlikle beyinde bitmesi gerekiyor.İrade o zaman başlıyor.Kaçamak yapmıyorsun ve  sağlıklı besleniyorsun.Yani her şey beyinde bitiyor.Bende her gün bunu kendime tekrarladım.Sonra kendime hiç bir program hazırlamadım. canım ne istediyse yedim.Yavaşta olsa 14 kilo verdim ve  sağlıklı verdim. (testlerimden biliyorum)

    Sabahları bol yeşillik, yumurta salatası, zeytin,peynir,canım tatlı isterse birazcık tahin pekmez, iki dilim tam buğday ekmeği, şekersiz çay. Bu menü benim vazgeçilmez menümdü. Hem doyurucu hem sağlıklı hemde tok tutuyor.Siz nasıl isterseniz öyle yapın kahvaltıyı sadece kızartmalardan uzak durun.Hamur işlerinde ise kontrollü olunuz. Çok yerseniz akşam dengeleyin.

    Öğlen bazen yedim bazen yemedim. Yediğim zamanlarda da bir kase çia tohumlu yoğurt yada bir bardak ayran, bazen ton balıklı sandviç, bazende yoğurtlu makarna yedim.Arkadaşlar bazen canınız çok fast food isterse yiyin. bazen börek,kek,pasta,çikolata isterse yiyin. Ama her zaman dediğim gibi akşama az yiyin yada az kalorili bişeyler yiyin ki dengelesin.Bu diyetimizde önemli olan DENGELEMEK.   

    Akşam yemeğe başlamadan önce bir bardak su içerseniz daha az yemenizi sağlar.Hangi yemek varsa sofrada azar azar tabağınıza alın.Mümkünse bir tabağa koyarsanız gözünüzede çok gelir.Daha iyi hissedersiniz. Mesela beş kaşık pirinç pilavı, bolca salata, kuru yemek varsa beş kaşıkta o yemekten koyun tabağa. Az gelen miktar bir anda çok gelmeye başlayacaktır.Sonra farkedeceksiniz ki aslında sizde küçük bir tabakla doyabiliyorsunuz. Sofradan çok tok kalkmayın. Sonra acıksanızda sorun değil.Ben buna mide küçültme operasyonu diyorum. Çünkü acıktıkça ve yemedikçe vücut kendi yağlarından beslenmeye başlıyor ve midenizde daralmaya başlıyor. Varsın yatağa aç giriverin bişeycik olmaz:) 

    İlk iki ay spor yaptım sonra devam edemedim.Çünkü sporu gerçekten sevmiyorum.Ama sporla daha hızlı kilo verip vücudunuzu daha çok toparladığınız bir gerçek.Ben bu kiloyu beş ayda verdim.Başkaları ayda dört beş kilo verirken ben ayda iki kilo verdim bazen çok verdim. Ama inanın bu hayatınıza her anlamda çok iyi gelecek bir zayıflama şekli.Hiç bir şeyden mahrum kalmadım.Herşeyi yedim ama dengeledim Hayatınız boyunca sıkılmadan yapabileceğiniz bir uygulama.Bu süreçte hiç sıkılmadım. hatta isterseniz bir takım çay kürleri oluyor. Tarçınlı,maydonozlu,limonlu onları da yapabilirsiniz. onlarda zayıflamayı hızlandırıyor. Hiç bir ilaç kullanmadan zayıflamak mümkün.KENDİNİZE İNANIN!

    Arkadaşlar en önemli ayrıntıyı unutmadan söyleyeyim.Kilo sorununuz başka sebeplerden olabilir. Bir doktora giderek kan testleri yaptırmak ve öyle diyete başlamak daha mantıklı olur.Naçizane bir tavsiyedir.

İkinci adım...

              İkinci adım...Yazıma böyle başlamak istedim.Bu hem sayfama hemde kendime attığım ikinci adım. Bloğumu uzun zamandır boş bırakmıştım. Hani deriz ya. Hayat telaşı işte. Tam da o telaş ayırdı bizi.Üniversite,düğün,çocuk,iş güç koşturma derken yazı yazmayı ihmal ettiğimi farkettim. Halbuki bloğuma ilk başladığımda daha çok küçüktüm ve bu kadar fazla tecrübem yoktu.Ama hevesim çoktu. Emek vermeyi seviyordum.Uzunca vaktim vardı.Şimdi de hayata dair,insanlara dair söyleyecek ne çok şey birikti. Bir edebiyatçı olarak buradayım artık. Daha çok yazı,daha çok söz,daha çok paylaşılacak tecrübe var şimdi. Buda burda bağlangıç olarak dursun.Yeni paylaşımlarda görüşmek üzere...

Aynı Yıldızın Altında...

AYNI YILDIZIN ALTINDA


       Film 2014 yapımı ABD filmi.John GREEN'in aynı adlı romanından uyarlanmış.Hazel ve  Augustus  , kanserle ilgili bir destek grubunda tanışırlar. Hazel oksijen makinesine bağlı yaşayan bir kız,Augustus 'da beyin tümörüyle savaşmış ve bu yolda bir bacağını kaybetmiştir. İkili birlikte zaman geçirdikçe birbirlerine aşık olurlar.
          Josh Boone’un yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerindeyse Shailene Woodley, Ansel Elgort ve Willem Dafoe yer alıyor. Romantik-Dram türünün en güzel filmlerinden.
          Film hakkında bu kısa bilgileri verdikten sonra gelelim yorumuma.Spoiler vermeyeceğim tabiki :) Öncelikle başroldeki iki gencin uyumundaN bahsetmeliyim çünkü o kadar çok yakışmışlar ki filme ayrı bir çekicilik katmış.Augustus'un sempatik tavırları, hayata bakış açısı , sevgisi çok güzel.Konusu ilk başta çok basit gözükse de işleniş tarzı çok farklı bir hale getirmiş.Bittikten sonra etkisi devam ediyor diyorum veee izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum :)    BUNLARDA FİLMDEN KALAN KÜÇÜK AMA ETKİSİ BÜYÜK HATIRALAR :)





                                   





CESARET; Senin adın olmalı !

             Çoğu zaman 'kendini bulmak'  için bir kelimeye ihtiyacın olur.Sadece tek kelime seni anlatmaya yetebilir.Her zaman bulduğunu sanırsın ama sana uymadığını farketmek ince bir noktadır.Yarım kalan sözlerle dolu bir hayatın olduğunu anlaman da bu durumla orantılıdır.Tek sorun farkındalık! Bugün kayıplarda aranan kelimem Cesaret.  Peki nedir bu?  Herkese ve herşeye göre değişen  kavramın asıl varoluşu nedir? Korkulara baş kaldırış mı yoksa kendin olmak mı ? Her ikisi de bu kavramı sahiplenir.Bana göre ise birçok farklı yüzle geldiğimiz bu hayata karşı 'kendimiz olarak' meydan okumak cesaretin ta kendisidir.Bütün yüzlerden arınıp saf kalmak.Bunlar hep başkaldırış.
            Kalbine kulak vermek de bir direniş biçimidir.İnadına yaşamak,inadına tutunmak bir Can'a.Onun dipsiz kuyularında  kaybolmak.Bunlar hep cesareti yüklenip yol almaya benzer.Ya yükümüz korkular olsaydı... O zaman sadece  akıl sahiplenirdi bizi.Bu seferde eksik kalan diğer yanları doldurmaya uğraşırdık.Çünkü dinlersek eğer kalbimizin de bir çift sözü var...
            Sahi bizim eksik yanlarımızı ne doldurur?  Herkes bilir de cevabını dile getiremez ya o en korkakça direniştir.İnsanın kendiyle baş etmeye çalışması ne zordur.Tutuklanmış,özgürlüğü elinden alınmış bir kuş gibi ağırlaşırsın zamanla.Cesaretin yoksa tutsak olursun, kaybolursun.Cesaret senin adın olmalı , yoksa yok olursun ... 

2014 Yılının En Çok Satan Kitapları

            Gün geçtikçe artan okuma-yazma oranlarıyla aynı doğrultuda  kitaplarda yükselişe geçiyor.Zamanında hiç okunmayan bir kitap bu yıllarda listelerden inmiyor.Araştırma yaparken birçok  kitapçıya baktım ve orada ki satış listelerini dikkate alarak ortak olan kitapları listeme aldım.Geçen sene yaptığım gibi bu sene de 2014'un son zamanlarında en çok satın alınan kitapları araştırdım.İşte yeni listemiz :) :)  (Bu arada hatırlatmakta yarar var liste karışık olarak sıralanmıştır.Resmi sıralama değildir.)

1)SARAH JİO - GÜNDÜZSEFASI
        
 Acı ne kadar derinde olsa da zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü… 
Sarah Jio'nun son kitabı olan Gündüzsefası
aylardan en çok okunanlar listesinde yerini alıyor.Genç yazarın 
kitaplarının Türkçe'ye çevrilmesiyle  popülerliği aldı başını gidiyor ama bana göre hep aynı tarz olması sıkıcı geliyor.Bu kitapta da aşk,dram,gizem barındırıyor.Yeni bir Sarah kitabına 
 başlayanlar için kesinlikle önerilir :) 


2)HİKMET ANIL ÖZTEKİN-ELİF GİBİ SEVMEK 1/2


          

Kimse duymasın bilmesin diye sessiz ağlıyor insan bazen. Gece yarısı kimseyi uyandırmadan yağan o yağmur gibi. Kimse bilmez yağıp geçmiştir. Sabah kalkıp pencerenizi açtığınızda içeri giren o tatlı soğuk esinti ve kokudan anlarsınız yağmurun yağdığını. Bu kitabı okurken alacağınız o esintiyle diyeceksiniz ki; "bir Elif yağmuru yağmış bir adamın yüreğine"


        



Kitabı ben okudum ve şunu belirtmeliyim ki bu tarz şiir   kokan kitaplarla pek aram yoktu ama  'Elif Gibi Sevmek'          kitabı beni çok bağladı çünkü yazarın dili çok olgun. Geçen      sene ve bu sene nedense böyle şiirsellik tadında,hikayelerden oluşan kitaplar çok satıyor ama bu içlerinden en güzeliydi  kendimce.               
 Okumanızı  tavsiye ederim :) 





Seviyorum dersi
 Ya kısmetin olur ya, imtihanın    Aşk-ı Tevekkül

        Yağmurun bulutlardan, yaprakların ağaçlardan,kamışların sazlıklardan, gündüzlerin gecelerden ayrıldığı bu dünyada, Elif; ayrılık imtihanlarının birer perde, Hakikatin ise Rabb'e bir yol olduğunu öğretmişti...

        Bu kitapların hızına yetişemedim.Biri bitmeden diğeri çıktı sanki.O yüzden bu kitap hakkında yorum yapamayacağım fakat çıktıkları günden beri listelerden hiç inmemesi burada yerini aldırdı :) 


3)CAN DÜNDAR- ABİM DENİZ

           Bugüne kadar özenle saklanan fotoğraflar, mektuplar ve belgeler, Can Dündar'ın deneyimli gazeteciliği ve Deniz'in yıllarca sessiz kalan kardeşi Hamdi Gezmiş'in tanıklığıyla birlikte ilk defa bu kitapta gün yüzüne çıkıyor. Devrim ideali peşinde fedakârca koşturmuş bir kuşağı ve dönemin siyasi atmosferini ortaya koyan Abim Deniz Denizlerin "onurlu ve cesur" duruşlarına içten bir selam…(TANITIM BÜLTENİNDEN)


4)SARAH JİO-MART MENEKŞELERİ

II. Dünya Savaşı'nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...
                     Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa? 

5) AKİLAH AZRA KOHEN- Fİ  /  Çİ

                      Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.

Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?




Asla rahat bırakılmazsın.
                                 Öylesine, anlamsız varolmazsın
                                 Mutluluğa saklanamazsın.
                                 Öyleyse acına sahip çıkmalısın!
                                 Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir. 
                                 Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.

    Bu kitap 'kendine gelmek' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu.



6) YUSUF ATILGAN-AYLAK ADAM 
 Her şeye "karşı" duran, "karşı" çıkan, "karşı" olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca "karşı"yken kendine de "karşı" olmadan nasıl sürdürebilir bir "karşı" yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.

                     Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
7)AYŞE KULİN-HANDAN 

    Yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?

"aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? 
Mutlu olabilir miydi?"

                 Başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, Handan… 70'lerin çocuğu Handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), Halide Edib Adıvar'ın ölümsüz eseri Handan'ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. Bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, İstanbul'un tarihinin en hareketli, en renkli ve en "gazlı" günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…

8) SABAHATTİN ALİ - İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN 

"İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mes'ulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir 
mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. " 


10)SABAHATTİN  ALİ- KÜRK MANTOLU MADONNA 

Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.

Benimde okuyup çok beğendiğim bu roman,geçen senede çok okunanlar listesinde yerini almıştı.''Eski topraklar hiç eskimiyorlar ''diye boşuna dememişler.Tavsiyemin sınırlarını zorluyorum :)

11)CANAN TAN-PEMBE VE YUSUF

Ne benim sözüm geçer bu iklimde Ne de senin Böyle gelmiş böyle gider Son söz TÖRE'nin! 

Birbirlerine delicesine düşkün iki kardeşin,
Pembe ile Yusuf'un sızılı ve çarpıcı öyküsü.
Ezenler ve ezilenlerin amansız savaşımı.
Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın değişmez kaderi...

12)İSKENDER PALA - MİHMANDAR 'Bir Eyüp Sultan Romanı'

"Peygamber'in mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!"

"Ey Emîr! Sakın Allah'ın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra na'şımı Konstantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi'yi getiren Kusvâ'nın Medine'de bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır."

13)JOHN VERDON - PETER PAN ÖLMELİ 

John Verdon'un şimdiye dek yazdığı bu en şaşırtıcı romanında, her olayı bulmaca çözer gibi ele alan Dave Gurney, polisin belirttiği şekilde işlenmesi imkansız olan bir cinayeti sıra dışı dehasıyla çözebilecek mi…






Hangi kitaplar beynimizi etkiliyor ?

            Genellikle boş vakitlerimde takıldığım bir internet sayfasında  tam da kitap kurtları için ilginç bir bilgi dikkatimi çekti.Bir grup bilim insanı edebiyatın 'iyileştirici' niteliğinden yola çıkarak nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini,sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını belirlemiş.
                 Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin bilgiler veriyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren on romanı da tespit etmişler. ( Alıntı:edebiyathaber.net)

       Listede yer alan romanlar şöyle;
  Johann von Goethe / Genç Werther’in Acıları (1787)
  Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
  Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
  Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
  George Eliot / Middlemarch (1870)
  Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877)
  Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
  Toni Morrison / Sevgili (1987)
  J.M. Coetzee / Utanç (1999)
  Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)


Geçilmez Şiiri

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;           
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan klavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
                                               Necip Fazıl Kısakürek




up