Tarihin Nefesi:İSTANBUL..

         



              Bir şehir düşünün insansız,doğasız,tarihsiz birde İstanbul'u düşünün ışıl ışıl güneşiyle,tarifsiz doğasıyla,iki yakalı deniziyle,her çeşit insanıyla...Bir şeyi nasıl görmek istersek öyle görürüz.Bu hep böyle olmuştur ama sevmek istersek sevemeyeceğimiz bir şey yoktur.İstanbul'da sevmeyi bilenlerin şehridir.Güzelliklerini görebileni içine buyur eder..
            Onu anlamlı kılan nedir böyle? Taşıdığı ruh mudur?  ''Ben sende var oluyorum sen de bendesin diyebilmektir...Yazımdan da anlaşıldığı gibi ben bir İstanbul hayranıyım :) Her toprağını karış karış ezberlemek isterim.Dar sokakları,camileri,sarayları,her milletten insanlarıyla bir bütünse bende o bütünün içinde olmak isterim.Neden bu şehir? Çünkü eğer özgürlük sizin için anlamlıysa,baskılar altında olmadan ,belli fikirlerde sıkışmadan,bir toplumun dayattığı şekilde yaşamadan rahatça nefes alabildiğin her yer senin bu dünyadaki cennetindir.Dünya bu kadar pisliğe batmışken ben İstanbul'u sığınağım sayarım..
           Eğer gelipte Eminönün'de balık ekmek yemediyseniz,Ağa kapısın'da bir kahve içmediyseniz,Kız Kulesi'nde günü uğurlamadıysanız,Beyazıd'da yürümenin zevkine varmadıysanız ve tarihin hala nefes alabildiği yerleri görmediyseniz daha İstanbul'u da görmemişsiniz demektir.. Zülfü Livaneli boşuna dememiş ''Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir.'' diye.Bir meşhur Çamlıca'mız vardır.Eski romanlarımıza konu olmuş,şarkılarda hayat bulmuş bir tepe..Lamartine bunun için harika bir söz söylemiştir.''Dünyaya son kere bakacaksın deseler, bu bakışı İstanbul’un Çamlıca’sından isterdim.'' Her semti iz bırakmış dünyaya.Her mevsim ayrı bir söz yazdırmış...Sonbaharda yaprakların Gülhane Parkı yollarında serilmiş olması,kışın taksimdeki karın kartpostallık halleri, ilkbaharda mis gibi Emirgan Korusunun laleleri,yazın ise denizin anlamlı salınışı...Erguvanları,her renk ağaçları...Denizin kenarında mütevazı şekilde duran yalıları candır.İstanbul'a hayat veren bunlardır.

               Bir devir ki burada büyüdü,hayat buldu ve bir devir ki burada batmayı bekliyor sessizce.Tarihin nefesi İstanbul...                                                                  
                                                                                                                


Serseri şair ruhum geçerlidir

Geçerlidir dayattığım her özlem
İstanbul'un bütün sokaklarında



Yorgun vapurlara, 
El sallayan. 
Martılarla türkü söyleyen, 
Mavi düşlerin adası. 
Mehtaplı gecelerin sırdaşı, 
Sevdalıların yoldaşı,
Güzel saçlı Kız kulesi.. 




SİHİRBAZ

Bir film paylaşmayalı baya olmuş.Uzun zaman önce izleyipte harika bir etki altında kaldığım bu filmin aslında birçok kişi tarafından duyulmadığını farkettim.Hep olur ya sen biliyorsan başkalarınında bildiğini sanırsın falan işte öyle bişey olmuştu banada :) Filme gelecek olursak işte karşınızda SİHİRBAZ filmi...




Film 2006 yapımı.Film farklı dünyalara ait olan şu gördüğünüz iki başrol oyuncusunun aşkıyla başlıyor. (sağda ve ortadaki).Bunlar aileleri yüzünden ayrılmak zorunda kalırlar.Çocuk o diyarları terk eder ve 15 yıl sonra bir illüzyonist olarak ülkesine geri döner.Tabi sevdiği kız başkasıyla nişanlanmak üzeredir.Olaylar sonra fena halde karışır ve her sihirbaz filmlerinde olduğu gibi bu filmde sonunda büyük bir şokla sizleri beklemektedir. Şahsen ben filmi bunca zaman geçmesine rağmen hiç unutmadım :) İYİ SEYİRLER..

up